Kitabının ismini kullandığım Melanie Klein tahmin ediyorum ki beni affedecektir. Bu makale günümüz sevgi ve ilişkiler üzerine bir çözümleme niteliğinden çok bir paylaşım niteliğindedir. İlişkilerimizde güçlü ve ideal olana bağlanma, kök itibarıyla kişinin kendi duygusal sorunlarına gelişimsel bir çözüm bulma girişimidir. Daha basit şekilde ideal; birine duyulan aşk bizim kurtarıcımız gibi algılanır ancak olgun sevgi net olarak bir nesneyle paylaşım, keşif, ilgiyi koruma gibi etkin bir faaliyet olarak olgun sevgi, iki kişinin birlikte yürüyüşü aşk ise bir başkası yoluyla tamamlanma girişimidir. Bir başkası yoluyla tamamlanma karşı nesnenin de aynı durumda oluşu ile bizi yarım bırakan döngünün tekrarlanması yoluyla hüsrana gidecektir zira tamamlanma insanın kendi bireysel meselesidir ve kendi içinde çözülmelidir.

Şu çılgın durumu açıklayalım. Duygusal ilişikler içindeki çiftleri bir insanın iki tarafı gibi tasarlayalım. Taraflardan bir tanesi sürekli sevgi talep eden, eksik değersiz hisseden, zayıf görülen kadın olsun. Diğeri ise başına buyruk, canı istediğinde sevgi veren kötü güçlü adam olsun. Sıfatlar için beni affediniz basit bir dil kullanmamın sebebi karmaşık olan yapıları anlaşılabilir hale getirmektir. Sevgi bekleyen çocuğun duygusal bağ içinde olduğu ilk ebeveyn pek tabi yoğun sevgi bekliyorsa ona sevgi veremeyen olacaktır. Büyü burada gerçekleşir ve lanet geçmiş burada yine canlanır. Çocukken algıladığımız büyük, güçlü, sevgisi olup da vermeyen ebeveyni bir partnerde buluruz. Ve sevilebilir olmak sevgi alabilmek için elimizden geleni yaparız ama maalesef gelmez. İşte ebeveynimize duyduğumuz öfke ve saldırganlık burada devreye girer başlarız suçlayıp saldırmaya ve kendimizi de haklı atfederiz ne de olsa mağdur olmuşuz sevmişiz ve sevilmemişizdir.

     Bundan kötüsü artık bize iyi davranılsa da artık bunu gerçek kabul etmeyiz ve bu davranışların altında bir şeyler ararız ve saldırıp suçlamaya devam ederiz. Artık iyi ve kötü yoktur güçlü ve zayıf vardır. Bir daha asla o sevgi bekleyen ezilmiş çocuk olmamak için çabalarız ama kaderin cilvesi işte kendimizi kurban durumunda zayıf olmayacağız derken saldırgan sevgi vermeyen olarak gördüğümüz ve en çok öfke duyduğumuz öfkeli ebeveyne dönüşmüşüzdür bile hem de kendimizi mağdur sanarak. Yarattığımız tahribatı görmek istemeyiz zira suçluluk yükü bize çaresiz hissettirir böylece sevgi alamadığımız gibi veremeyiz de. İronik olan hep sevgi almaya çalışırken aslında o ebeveynimiz gibi olup sevgi veremediğimiz gerçeğidir. Ve bu bizim kendi saldırganlığımızın suçluluğuyla yüzleşmek kurban rolüne bürünüp karşıyı suçlamak şeklinde bilinçdışına itilir ve duygusal ilişkilerde yine ve yeniden sürekli tekrarlanır.

     Bütünleşmek kavramı insanın kendi kurban rolünde saldırganlığıyla ve sevgi verememesiyle yüzleşmeden suçluluk duygularından kaçınarak öfke ve kinle yaşamasıyla asla mümkün olmayacaktır. Zira kişi karşıda suçladığının kendisi olduğunu ve bu durumu nasıl yarattığını keşfettiğinde ancak sevgi ve empatinin yolunu açabilir. Peki, karşının hiç mi suçu yoktur? Bu taraf olarak herkesin kendisiyle ilişkisidir. Ve bu ilişki sürekli tekrarlanacaktır eşimizde, ailemizde, çocuklarımızda. Arno Gruen, insanın başkasıyla ilişkisi kendiyle ilişkisinin yansımasıdır, demektedir. Akıl yoluyla değil duygusal olarak kendimi eksik değersiz yetersiz ya da suçlu iken sevebiliyorsam ancak diğer insanları oldukları gibi sevebilir ve kabul edebilirim demektir. Bu noktada ne zaman affedebiliyorsam eksikliği insanın doğal hali sayabiliyorsam, zaman zaman çaresiz ve yetersiz hissetmenin doğal bir duygu durum olarak görüyorsam o zaman diğerini de olduğu gibi sevebilir keşfedebilir ve sevgimi uzun zaman koruyabilirim. Çünkü kendimi olduğum gibi sevmeyi öğrenmişimdir. Aldıklarım için şükran bana yapılanlar için af ve yaptıklarım için özür duyguları beni, bana geri verecektir. Mağduriyetten doğan zalime tekrar dönüşmeden döngülerimi kırar ve karşıyı da mağdur etmeyerek onun da zalime dönüşmesini engellerim. Böylelikle gri bir tonda güvenli bağların yolunu açmış olabilirim. Her zalim bir mağdur her mağdur da bir zalimdir bir paranın iki yüzü gibi…

Aile Danışmanı

Sinan ÖZTÜRK

Categories:

Tags:

No responses yet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Konuşmaya Başla
Merhabalar👋
Sizlere nasıl destek olabilirim ?