Farklı bilim dallarından uzmanlar yıllarca insan ruhu ve gelişimini araştırmış ve belli noktalar üzerinde fikir birliğine varılmıştır. Bu temel nokta gelişimin bağlanmalar ile şekillendiği üzerinedir. Bağlanmalar fikri ile çocuk gelişimi ebeveynler ya da daha doğru bir anlatımla bakıcıların ruhsal yapıları ve genetik aktarımlar belirleyici faktörler olarak belirlenmiştir.
Bunun anlamı nedir? R.D Laing, insan daha ana rahmine düşmeden daha çocuk fikri oluştuğunda çocuğun kimliği belirlenmeye başlamıştır, demektedir. Söz de vurguladığı daha çocuk fikri ile çocuğun var oluşu şekillendirilmektedir. Bugünün toplumuna ve çocuklara duygusal bedeli ise çocuğun kendi deneyimlerinden koparılması aşırı yönlendirilmesi bazı duygularını bastırması ve yaşamda neye sahip olursa olsun temel bir özgüven ve spontan bir karakter geliştirememesi ve her ne kadar bağımsız gibi görünse de kendi iç dünyasından kopmasıyla dışa bağımlı hale gelmesine sebep olmaktadır.
Gelin bu konuya biraz daha yakından bakalım. Bilişsel gelişimden farklı olarak duygusal gelişim tamamen duygusal deneyimler üzerine kuruludur. İnsan ruhundaki tüm duygular belli oranlarda deneyimlenir. Korku, kaygı, hüsran, üzüntü, coşku vb duygular, çocuk gelişim boyunca hissetmektedir. Ancak ebeveynin, çocuğun bu duygularına verdiği tepki, çocuğun duygusal gelişiminin anahtarıdır. Genelde sorulan yanlış soru ne yapmalıyımdır. Oysa ne hissediyorum sorusu daha doğru bir yolun kapısını açacaktır. Haydi, gelin beraber keşfedelim. Çocuk kaygılandığında ona duygusal yaklaşımımız belirleyicidir davranışımız değil. Çoğumuz eş ya da arkadaşlarımızda aklımızdan çok duygularımıza göre yargıya varırız. Çocuğun pek tabi yapacağı budur. Kısaca çocuk kendisi için yoğun bir duygu yaşadığında bakıcısına gelecektir ve duygusal olarak şunu yapacaktır çok korkuyorum ve bu duyguyla baş edemiyorum şeklinde duygusunu yansıtacaktır. Eğer bakıcı çocuğun bu duygusu karşısında güvende hissediyorsa çocuğun duygusal aygıtı bu duygu karşısında güvende hissedecek ve korku çocuk için çok daha baş edilebilir düzeye gelecektir. Tüm duyguları deneyim yoluyla hisseden çocuk düzenleyici olarak ebeveynin duygusal aygıtını kullanır ve bu şekilde hissetmenin yoğunluğunu düzenler. Eğer ebeveyn çocuğun duyguları karşısında yoğun korku kaygı öfke hissediyorsa artık çocuğun bu duygulara verdiği tepki de aynı yoğunlukta olacaktır.
Sağlıklı çocuk gelişimi için olması gereken, sağlıklı ve sevgi dolu bir ortama doğmuş olması gerekliliğidir. Bunun anlamı çocuğun gelişiminde özgürce hata yapması, yaramazlık yapması, deneyim yoluyla öğrenmesine izin verilmesi, sorumluluk alması keşfetmesi için gerekli alanların açılmasıdır. Ve her şeyden önemlisi belli oranda olumsuz duygular da deneyimlemeli ve bu duyguların da insan yaşam ve doğasında olduğunu keşfedebilmelidir. Bunun yetişkin yaşamında karşılığı ise çok basit gibi görünecek ama doğal bir sevme yeteneği geliştirmesidir. Ne ilginç değil mi? İleride üzülebilmesi, ağlayabilmesi, başarısızlık, terk vb gibi olumsuz yaşam olaylarıyla başa çıkabilmesine, duygularını bastırmadan yaşayabilmesi, olumsuzu da olumlu gibi yaşayabilmesi ve canlılığını koruyabilmesi bu çocukluk duygusal deneyimlerine bağlıdır. Ve bu duygusal deneyimlerini ebeveynin güvenli üssünde yaşamış bir çocuk başarısız olduğunda üzülecek ama ilerleyecek, ilişkilerinde sorun olduğunda düşünecek, hissedecek, çözümler üretebilecek, aflar, özürler, öz eleştiriler ile ilerleyebilecek ve mevcut tüm potansiyelini ortaya koyabilecektir.
Bunun yaşamsal önemini vurgulamama izin veriniz. İnsan başarısız olabilir deriz ancak bunu söyleyen aklımızdır. Başarısızlık karışışındaki duygusal tepkimiz ise genellikle çok daha farklıdır. Bu şu demektir başarısız olunabilir diyen akıl başarısız olmamalıyım diyen duygudur yani akıl ve duygu çatışır. Bunun oluşumsal sebebi ebeveynimizin başarısızlığa verdiği duygusal tepkidir. Hatırladınız değil mi başarısız olabilirsin derken başarısızlığımız karşısında yüzü düşmüş hayal kırıklığı da öfkeli olduğunu hissetmiştik. İşte tam da bahsettiğim buydu sevgili okurlar. Çoğu insanın duygu ve akıl dediği bölünme buradadır. Ve aynı bize yapılan gibi bu durumu çocuğumuza aktarmaya devam ederiz. İnsan bedeni için spor yapar, aklı için kitaplar okur peki duyguları için ne yapıyor? Peki, çocuğumuzun duyguları için neler yapıyoruz? İyi okullara gönderiyor, sağlıklı gıdalarla besliyoruz peki duygularına ne yapıyoruz?
Çocuk yetiştirmede olması gereken, kendini seven olumsuzu da kabul eden eksik ya da başarısız olmayı kötü saymak yerine insanın ve yaşamın doğal deneyimleri sayan kısaca yaşamı gri bir tonda algılayan sevgi dolu ebeveynlerdir. Bu duygular altında her eylem çocuk için geliştirici ve sağlıklı olacaktır ve bu duygusal tonda gelişen çocuk genlerinde saklı tüm potansiyeli korkmadan ortaya koymak için ilerleyecektir.
Aile Danışmanı
Sinan ÖZTÜRK
No responses yet